ÖZET: Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında, mağdurun suçtan kaynaklanan zarar miktarı olarak belirttiği 9.500 TL’nin sanık tarafından karşılanmış olmasının, sanığın üzerine atılı suçlamayı kabul ettiği şeklinde yorumlanamayacağı ifade edilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2020/194 Esas Numaralı, 2023/72 Karar Numaralı ve 08.02.2023 tarihli kararı şöyledir:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık ...'nun suç
eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan TCK’nın 165/1, 62, 52/2
ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis ve 4500 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 10. Asliye Ceza Mahkemesince
verilen 30.05.2012 tarihli ve 165-961 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından
temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 08.12.2015
tarih ve 19276-22574 sayı ile;
"Sanığın
aşamalarda alınan tüm ifadelerinde atılı suçu işlemediğini savunması ve suça
konu eşyanın da ele geçmemesi karşısında; hakkında hırsızlık suçundan ayrı dava
açılan ...'un soyut suç atması dışında sanığın yüklenen suçu işlediğine dair
cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak, hukuka uygun, kesin ve
inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine hükümlülüğüne karar
verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamı sonrası
devam olunan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece 23.05.2016 tarih ve 1-354 sayı
ile; sanığın, atılı suçtan TCK’nın 165/1, 62, 51, 52/2. maddeleri uyarınca 5 ay
hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine
karar verilmiştir.
Hükmün, sanık
müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza
Dairesince direnme kararının eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hüküm
niteliğinde olduğu değerlendirilerek 04.03.2019 tarih ve 1426-4007 sayı ile
önceki bozma sebebi doğrultusunda bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise
27.06.2019 tarih ve 257-666 sayı ile, "...'un mağdura ait altınları
çalarak ... Kuyumculuk isimli ... yerine sattığını söyleyip adresi tarif
ettiği, polisin sanığa ait ... yerine giderek kamera kayıtlarını incelediğinde
belli saatlere ait görüntü kayıtlarının silindiğini tespit ettiği, ...'un
sanığı daha öncesinden tanımadığı, sanık ile arasında bir husumet bulunmadığı,
hakkında mahkûmiyet hükmü verildikten sonra sanığın mağdurun zararını tazmin
ettiği, böylelikle atılı suçu işlediği kanaatine varıldığı," şeklindeki
gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına
karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık
müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının 06.01.2020 tarihli ve 90772 sayılı "Bozma" istekli
tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı
CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı
madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 03.03.2020 tarih ve
716-3905 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay
Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve
açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK
KONUSU
Özel Daire ile Yerel
Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık; sanığa atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine
ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya
kapsamından;
Mağdur ...’nun,
bakım ve sorumluluğunu üstlendiği manevi oğlu olan ...’un ikametinden hırsızlık
yaptığı ve çaldığı ziynet eşyasını ... Kuyumculuk isimli ... yeri sahibi olan
sanık ...’na sattığı yönünde 12.02.2012 tarihinde müracaatta bulunması
üzerine soruşturmaya başlanıldığı,
12.02.2012
tarihli tutanakta; ... Kuyumculuk isimli ... yerinde bulunan güvenlik
kamerasının incelenmesinde, 07.02.2012 tarihinde saat 16.44 ile 17.00;
09.02.2012 tarihinde saat 11.04 ile 11.06, saat 13.54 ile 17.59; 11.02.2012
tarihinde saat 12.10 ile 14.06, 15.46 ile 15.59, 16.05 ile 16.09 arasındaki
kayıtların boş olduğunun tespit edildiği, izlenebilen görüntülerde ... isimli
şahsın görülmediği bilgilerine yer verildiği,
Sanık müdafisi
tarafından ilk hüküm tarihinden sonra aldırılan ve ... Adli Yargı Yeminli Adli
Bilirkişisi tarafından hazırlanan 17.07.2012 tarihli raporda; sanığın ... yeri
kamera görüntülerinin kaydedildiği bilgisayarda yapılan inceleme sonucunda,
kamera kayıtlarının haftalık olarak saklandığı, bir sonraki haftaya
girildiğinde yeni görüntülerin, önceki kayıtların üzerine kaydedildiği,
bilgisayarın elektrik kesintisi vb. bir nedenle kilitlenmesi sonrası tekrar
başlatıldığında kamera kayıt programının kendiliğinden başlamadığı, kullanıcı
tarafından yeniden başlatılmasının gerektiği, kayıt yapan bilgisayarın yazılımı
nedeniyle oyun veya başkaca bir yazılımın çalıştırılması durumunda kamera
kaydının kapandığı, ayrıca kaydedilen kamera görüntülerinin otomatik olarak
birer saatlik dosyalar şeklinde saklandığı, istem dışı kesinti yaşandığı ve
sistemin geri geldiği hâllerde tam saate tamamlayacak şekilde bilgisayarın
kayda devam ettiğinin belirtildiği,
UYAP sisteminde
yapılan incelemede; ... 2. Çocuk Mahkemesince 05.12.2012 tarih ve 385-978 sayı
ile, ...’un, TCK’nın 142/1-b, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık müdafisi
tarafından temyizi üzerine Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 11.11.2015 tarihli ve
15475-20452 sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur aşamalarda;
...’a dokuz yaşından beri gönüllü annelik yaptığını, ...’in, ...’de bir lisede
okuduğunu, hafta sonları gündüz saatlerinde yanına geldiğini, geceleri ise ...
Sitesinde bulunan çocuk yurdunda kaldığını, 11.02.2012 tarihinde ... ile
evde oturdukları sırada daha önceden bakıp büyüttüğü manevi kızı ...’ün eşi ile
birlikte kendisini ziyarete geldiğini, hep birlikte dışarı çıkmak üzere
hazırlandığı esnada çantasındaki cüzdanda bulunan dört adet altın bilezik, sekiz
adet çeyrek altın, bir adet yarım altın, iki adet altın yüzük, bir çift altın
küpe ve kol saatini yerinde göremediğini, bu durumu ... ile konuşurken ...’in,
öğretmeninin kendisini çağırdığını söyleyerek evden ayrıldığını, son bir aydır
ziynet eşyasını kontrol etmediğini, bu süre zarfında ...’in rahatça eve girip
çıktığını, şüphe üzerine ...’ün, ...’e mesaj çekerek altınları alıp
almadığını sorduğunu, ...’in de altınları kendisinin aldığı yönünde mesaja
yanıt verdiğini, ertesi gün ...’ün apartmanın bahçesine atılı hâlde kol saatini
ve bir çift altın küpeyi bulduğunu, aynı gün ...’in altınları sattığını
söylediği kuyumcuya giderek olayı polise haber verdiklerini, sanığın sonradan
çalınan ziynet eşyası bedeli olan 9.500 TL’yi kendisine ödemesi nedeniyle
şikâyetini geri aldığını,
Tanık ... ...;
mağdurun yıllardır kendisine manevi annelik yaptığını, büyüyüp evlendikten
sonra bu kez ...’un bakımını üstlendiğini, olay tarihinde eşi ile birlikte
mağduru ziyarete gittiklerini, ...’in de evde olduğunu, birlikte dışarı çıkmak
üzere hazırlandıkları sırada mağdurun kendisine çantasındaki ziynet eşyasını
bulamadığını söylediğini, bu esnada ...’in “Beni öğretmenim çağırıyor.” diyerek
evden ayrıldığını, takıları ...’in çalmış olabileceği konusunda aralarında
konuştuklarını, kendisinin ...’in kullandığı cep telefonuna “Annem çok kötü,
altınları sen aldıysan söyle, kızmayacağım.” şeklinde mesaj yazdığını, ...’in
de “Ben aldım abla.” şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine hemen ...’i
arayarak altınların nerede olduğunu sorduğunu, ...’in kol saatini bahçeye
attığını söylediğini, bahçeyi kontrol ettiğinde yerde atılı vaziyette kol saati
ile bir çift altın küpeyi bulup mağdura verdiğini, geriye kalan altınları ne
yaptığını sormak için yeniden aradığında ...’in, ... Pastanesinden yukarıya
çıkarken ... Sitesinin sol tarafında bulunan ... Kuyumculuk isimli ... yerine
altınların hepsini sattığını söylediğini, annesi ve eşi ile birlikte bahse konu
kuyumcu ... yerine gittiklerini, ... yeri sahibi olan sanığa son bir iki hafta
içinde eşkâl bilgilerini verdiği 15-16 yaşındaki bir çocuktan altın alıp
almadığını sorduğunu, sanığın altın almadığını söylemesi üzerine polise haber
verdiklerini,
Hakkında ayrı kovuşturma yürütülen yargılama dışı sanık ...; mağdurun kendisine gönüllü annelik yaptığını, zaman zaman mağdurun evinde kaldığını, olay tarihinde paraya ihtiyacı olduğu için mağdurun cüzdanında bulunan bir adet altın bileziği çalarak ... Kuyumculuk isimli ... yerinde bozdurduğunu, ... yeri sahibinin ... isimli erkek bir şahıs olduğunu, suçlamayı bu şekilde kabul ettiğini, tanık ... ...’ın beyanının okunarak sorulması üzerine; bahçeye bir çift küpe ile saat attığı hususunun doğru olduğunu, mağdurdan ne çaldığı yeniden sorulduğunda ise altın bilezik, altın yüzük, altın künye ve küpeler ile bir adet kol saati ve çeyrek altın çaldığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık aşamalarda;
... Kuyumculuk isimli ... yerinin sahibi olduğunu, ... yerinde kendisi dışında
çalışan başka birinin bulunmadığını, ...’tan ziynet eşyası almadığını, ...
yerine gelen güvenlik görevlilerinin kamera kayıtlarını izlediklerini, böyle
bir şahsın ... yerine gelmediğini tespit ettiklerini, kamera kayıtlarında bazı
saatler arasında boşluk bulunduğunu, elektrik kesintisi, bilgisayarın
kapatılmış ya da yeniden başlatılıyor olması veya sistem yavaş olduğu için
başka bir programın çalıştırılması gibi hâllerde kameranın kayıt yapmadığını,
gerekirse bu hususun bilirkişi tarafından incelenmesini istediğini, suçlamayı
kabul etmediğini, aynı ... yerinde beş yıldır çalıştığını, böyle bir iddia ile
ilk kez karşılaştığını savunmuştur.
Sanık müdafisi
aşamalarda; ...’un kaldığı yurt ile sanığın ... yerinin aynı mahallede
bulunduğunu, ...’in gelip geçerken gördüğü kuyumcu dükkânının adını vermiş
olabileceğini, tanık ...’ün, ...’in altınları, ... Pastanesinin köşesinde
bulunan sanığın ... yerine sattığı yönündeki anlatımının gerçeği
yansıtmadığını, zira...Pastanesinin yanında ve karşısında iki adet başka
kuyumcu olduğunu, ayrıca sanığın ... yeri ile pastane arasında bir buçuk
kilometre mesafe bulunduğunu, buna ilişkin harita bilgilerini dosyaya
sundukları hâlde mahkemece yerinde keşif yapılarak bu durumun açıklığa
kavuşturulmadığını, yine polis tarafından düzenlenen tutanakta, boş kayıt
görülen zaman aralıklarında görüntülerin silindiğine ilişkin bir tespit ve
değerlendirme yapılmamasına rağmen Yerel Mahkemece görüntülerin sanık
tarafından silindiğinin kabul edildiğini, oysaki bilgisayarın
"Alarm/Kullanıcı Günlükleri" başlıklı klasörü incelendiğinde bahsi
geçen boş kayıtların, sinyal kaybı ve oturum açma hatası nedenlerinden kaynaklandığının
anlaşılabileceğini, suçlamayı kabul anlamına gelmemekle birlikte sanığın
sabıkasız olması nedeniyle hakkında erteleme ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılması hükümlerinin uygulanması ihtimaline binaen mağdur tarafından beyan
edilen zarar miktarı olan 9.500 TL’nin karşı tarafa ödendiğine ilişkin protokol
düzenlendiğini, aynı metinde yargılama sonrasında sanığın beraat etmesi
durumunda bu miktarın sanığa geri ödeneceğinin de kararlaştırıldığını, buna
rağmen Yerel Mahkemece, zararın karşılanmış olmasının sanık aleyhine
yorumlandığını ileri sürmüştür.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve
Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Amacı somut olayda
maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili
cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini
yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki
ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen
ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada;
suçsuzluk ya da masumiyet karinesi şeklinde, Latincede ise in dubio pro reo
olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza
davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde
bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette
sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan
bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından
işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe
belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi
bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına
dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir
ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya
da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale
dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan
gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
B. Somut Olayda
Hukuki Nitelendirme
Kuyumcu olarak
çalışan sanık ...’nun, yargılama dışı sanık ...’un, mağdur ...’ndan çaldığı
dört adet altın bilezik, sekiz adet çeyrek altın, bir adet yarım altın, iki
adet altın yüzüğü, hırsızlık malı olduğunu bilerek satın aldığının iddia ve
kabul edildiği olayda;
Yargılama dışı
sanığın, mağdurdan çaldığı ziynet eşyasını ... Kuyumculuk isimli ... yerine
sattığını beyan ettiği anlaşılmakla birlikte, tanık ... ...’ın, yargılama dışı
sanığın kendisine, altınları...Pastanesinin ilerisinde bulunan ... Kuyumculuk
isimli ... yerine sattığını söylemesi üzerine eşi ile birlikte bahse konu ...
yerine gittikleri yönündeki beyanı dikkate alınarak olayın tek delilinin
yargılama dışı sanığın soyut iddiası olup bu kapsamda, yargılama dışı sanığa,
altınları sattığı kişinin sanık olup olmadığına ilişkin usulüne uygun bir
teşhis ve yer gösterme işlemi yaptırılmadığı, muhakeme aşamasında da
yüzleştirmelerinin sağlanmadığı, mağdur ve tanığın anlatımlarının duyuma dayalı
olduğu, kolluk tarafından, ... yeri içini gösteren kamera kayıtlarında
yargılama dışı sanığın görüntülerine rastlanmadığının bildirildiği, bilgisayar
üzerinde inceleme yapılan tarihlerde ve belli zaman aralıklarında güvenlik
kamerasının kayıt yapmadığı tespit edilmiş ise de boş kaydın belli bir güne
özgü olmadığı, birkaç günde ve muhtelif zamanlarda kameranın kayıt yapmadığının
anlaşıldığı, sanığın savunması ile aynı doğrultuda olmak üzere sanık müdafisi
tarafından aldırılan bilirkişi raporunda, başka bir yazılımın çalıştırıldığı
durumlarda kameranın devre dışı kaldığı, elektrik kesintisi veya sinyal kaybı
gibi hâllerde de kayıt yapılamadığının belirtildiği, kaldı ki, yargılama dışı
sanığın suça konu altınları çaldığı zamanın ve sattığını söylediği tarihin de
belli olmadığı, dolayısıyla farklı günlerde ve birden fazla zaman aralığında
boş kayıt bulunması hâlinin, görüntüleri sanığın sildiği şeklinde aleyhe
yorumlanamayacağı, ayrıca, suça konu ziynet eşyasının sanığın ... yerinde ele
geçirildiğine dair bir tespit işleminin de bulunmadığı, sanık müdafisinin
yargılama dışı sanığın kaldığı yurt ile sanığın kuyumcu ... yerinin aynı
mahallede olduğu, yargılama dışı sanığın gelip geçerken öğrendiği ... yerinin
adını vermiş olabileceği, ... Pastanesi yakınlarında başkaca iki kuyumcu
dükkânının daha bulunduğu yolundaki savının araştırılmadığı, aradan geçen süre
nazara alınarak bu yöndeki bir araştırmanın dosyaya yenilik getirmeyeceği
anlaşıldığından, Yerel Mahkemece çalınan altınların değer tespiti hususunda bir
araştırma yapılmamakla birlikte mağdurun suçtan kaynaklanan zarar miktarı
olarak belirttiği 9.500 TL’nin sanık tarafından karşılanmış olmasının, sanığın
atılı suçlamayı kabul ettiği şeklinde yorumlanamayacağı tüm aşamalarda atılı
suçlamayı kabul etmeyen sanığın savunmaları aksine yargılama dışı sanık ...’un
soyut beyanı dışında, atılı suçu işlediğine dair, her türlü şüpheden uzak,
mahkûmiyetine yeter derecede, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının kabulü
gerekmektedir.
Bu itibarla Yerel
Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan
nedenlerle;
1- ... 10. Asliye
Ceza Mahkemesinin 27.06.2019 tarihli ve 257-666 sayılı direnme kararına konu
hükmünün, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeterli, her
türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati
yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden
BOZULMASINA,
2- Dosyanın
mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ
EDİLMESİNE, 08.02.2023 tarihinde yapılan
müzakerede oy birliğiyle karar verildi.